Endüstri 4.0 devrimi sadece tüm üretim süreçlerini ve işlevlerini değil aynı zamanda lojistik sistemlerini de kökten değiştiriyor. Lojistik 4.0 adı verilen lojistik sektöründeki dönüşüm sürecinde kişiselleştirilmiş üretim stratejisi yaygınlaşırken, fabrikadan çıkan kişiye özel ürünün, zamanında ve sorunsuz bir şekilde ulaştırılması önem kazanıyor.31 Ocak 2019
Üretim, lojistik ve ticaret faktörlerinin birbirinden bağımsız düşünülemeyeceği günümüz dünyasında, Lojistik 4.0'ın özellikle iş yapış şekillerinin yeniden yapılandırılmasında belirleyici olması kaçınılmaz. Halihazırda bilgisayar destekli sistemler ile taşımacılık sürecinin kontrol edilebildiğini hatırlatan uzmanlar, sektörün gündeminde artık; otonom çalışan sürücüsüz TIR'lar, kaptansız gemiler, pilotsuz uçaklar, drone ile teslimatlar, bulut teknolojisi, IT teknolojileri, akıllı depo sistemleri, süreçlerin dijital platformlara taşınması gibi unsurların yer aldığını dile getiriyor.
Söz konusu kavramların sektöre kayda değer değişim ve gelişim getireceğini söyleyen sektör temsilcileri, şoförsüz kamyonlarla sevkiyatın, hız ve maliyet ekseninde Türkiye lojistik sektörünü etkileyeceğine vurgu yapıyor. Lojistik 4.0'ın temelini oluşturan akıllı sistemlerin, özellikle depo yatırımları ile Türkiye'de görülmeye başlandığını söyleyen uzmanlar, deposunu akıllı sistemler ile donatan ve Lojistik 4.0'a göre kurgulayan firmaların daha geniş depolama imkanına kavuştuklarını, operasyonel verimliliği artırdıklarını, taşıma maliyetlerini düşürdüklerini ve daha rekabetçi faaliyet gösterdiklerini açıklıyor.
Bugün küresel ölçekli faaliyet gösteren birçok lojistik firması; üretim ve dağıtım süreçlerinde çalışacak akıllı robotlar, Ar-Ge, satış pazarlama ve yönetim süreçlerinde kullanılacak yapay zeka sistemleri ile bunların dış dünyayla bilgi alışverişlerini sağlayacak internet nesneleri ve tüm bu akıllı sistemlerin hep birlikte uyumla çalışmasını sağlayacak becerilere sahip tasarımcı, yazılımcı ve uygulayıcı uzmanlar için yatırım yapmaya başladı. Türkiye'de ise süreç yavaş ilerlese de konum tabanlı ve gerçek zamanlı uygulamaların, akıllı telefonlarla hızla yaygınlaşmasıyla, bir zamanlar uygun yük bulmak için TIR parklarında ve nakliye garajlarında yük tahtalarını kollayan kamyoncular, artık akıllı telefon uygulamaları ile kendileri için uygun yüklere, istedikleri yer ve zamanda ulaşabiliyor.
Lojistik faaliyetler, GSYH'den yüzde 12'lik pay alıyor
Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği'nden (UTİKAD) alınan bilgilere göre, 2018 yılında yaşanan döviz kurlarındaki dalgalanmalar sektörü mali açıdan etkiledi. Bu etkenden dolayı firmalar, yıl içinde belirledikleri hedefleri yeniden planlanmaya gitti. Öte yandan, taşımacılık ve depolama alanında Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki lojistik faaliyetleri, yaklaşık yüzde 12'lik bir paya sahip. Bu faaliyetlerin yüzde 50'si dış ticaret firmaları tarafından, diğer yüzde 50'si ise lojistik hizmet üreticisi firmalar tarafından gerçekleştiriliyor. Türkiye lojistik sektörünün büyüklüğünün de 300 milyar TL'yi aştığı tahmin ediliyor.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2004 yılından itibaren her yıl hazırlanan Küresel Rekabet Endeksi'ne göre Türkiye; 2017 ve 2018 yıllarında 137 ülke arasında 53'üncü sırada yer alıyor. Endeksin alt bileşenlerinden teknolojik altyapı ve pazar büyüklüğü, ülkelerin lojistik performanslarının belirleyicileri olduğu ve yine söz konusu endeksin alt bileşenlerinden inovasyonun da ülkelerin lojistik performansları üzerinde pozitif etkisi olduğu söylenebilir. Diğer bir ifadeyle teknolojik altyapısını geliştiren, milli gelirinde Ar-Ge payını artıran, katma değeri yüksek ürünler üretip ihraç eden ve ekonomisi (pazarı) büyüyen ülkelerin lojistik performanslarının artması bekleniyor. Ancak, burada karşılıklı bir etkileşim söz konusu.
Özetle; rekabet gücü yüksek ülkelerin lojistik performanslarının yüksek olması kaçınılmazken, bir ülkenin lojistik performansının yüksek olması da rekabet gücünün yüksek olması sonucunu doğuruyor.